PERYÖN 20.İnsan Yönetimi Kongresi – Ekim 2012

04 ve 05 Ekim tarihlerinde Peryön 20.İnsan Yönetimi Kongresini izlemek için Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaydım. 20 sayısı kadim öğretilerde uyanış anlamına geldiği için Peryön temasını “Uyanış” olarak belirlemiş. Yerli ve yabancı konuşmacıları dinledik. Öğlen aralarında beslenme çantası oturumları ile kongre aralıksız devam etti.

Kongre hakkındaki izlenimlerimi aktarmaya şu şu oldu diye devam etmeyeceğim. Akış hakkında olmuş olan her şeyi her yerden öğrenme imkanınız var. İletmek, aktarmak iyi güzel amaaa ya fikir sunmak, kendi aklını ortaya koyarak yorum yapmak? Onun için iletmek, aktarmak tarafı sel gibi, fikir/yorum tarafı damlayan çeşme!  Şubat ayında düzenlenen 2012 İK Zirvesi’nde yaptığım gibi size orada konuşulanları, önemli bulduğum ve not aldığım bazı cümleleri ve yorumlarımı ileteceğim. 

Açılış konuşmasını yapan Peryön Genel Başkanı ve TAV İK Direktörü Yiğit Oğuz Duman, “gönüllü profesyonellik” kavramından bahsederek Peryön olarak yaptıkları işin sadece gönüllü olarak yapılacak bir iş olmadığını belirtmesi önemli bir ayrıntıydı.

Kadınların ve engelli vatandaşlarımızın istihdamı üzerinde durulan bir diğer önemli konuydu. Kongre boyunca bir çok öğrenci gördüm evet ama hiç engelli katılımcıya rastlamadım açıkçası. Belki de ben göremedim bilemiyorum.

Egemen Bağış : “Türkiye artık iş aramıyor. Türkiye artık işveren. Türkiye Asya’nın en Avrupalı, Avrupa’nın en Asyalı ülkesi. AB Bakanlığı personelinin %65’i bayan ve ben bundan gurur duyuyorum.”

*** Türkiye’nin “Artık İşveren” olduğu mevzu üzerinde konuşulabilir. Ama Türkiye’de işsizlik hala önemli bir negatiflik. Asgari ücrete yapılacak zam oranları, öte yandan doğalgaza, akaryakıta ve ötv’ye yapılan zamlar Türkiye’yi yaşamak konusunda Avrupa’dan bile daha zor konuma sokuyor. Bu koşullarda yaşamaya çalışan tüm insanlarımız/hepimiz takdiri hak ediyoruz.

Sami Şener (Tav Ceo) : “Esnek, çalışkan ve yenilikçi değilseniz başarısız olursunuz. Başarı için şartlar; zamanı yakalamak, hızlı olmak, odaklanmak, kazanmaya oynamak. Biz başarılı olduğumuz kadar başarısız da olduk. Benim takımım ikiye ayrılıyor. Altın yakalılar (kol düğmeli, şıkır şıkır, networkü kuvvetli, iş bağlayan takım) ve Kızılderililer (sahada işi dünyanın neresinde olursan olsun vücuda getiren takım). Galip gelmek değil kazanmak peşinde koşalım. Ben şansa inanmam. Kariyeriniz her sabah yeniden başlar.”

*** Sami Şener oldukça pozitif, rahat ve iletişimi kuvvetli bir konuşmacıydı. Samimiydi. Başarılı olduğumuz kadar başarısız da olduk dedi. Bunu söylerken çekinmedi. İlla pembe tablo, kusursuz şirket imajı oluşturmaya kalkmadı. Biz mükemmeliz, şöyleyiz böyleyiz demedi. Doğallığıyla, kusurlarıyla ama aidiyetiyle biz başarılı bir ekibiz dedi ve yanında getirdiği gencecik diye yorumladığı ekibini hem alkışladı hem binlerce katılımcıya alkışlattı. Başarılı bir konuşmaydı.

Allan Freed: “Rekabet önemli bir konu, farklılaştıran şey örgüt yapısı. Yetenek, kültür ve liderlik kavramları üzerinde İK birleştici bir departman. Değer alıcı tarafından belirlenir. Biz yaptığımız bir şeyin değerini tayin edemeyiz. Değer ancak karşı taraf, tarafından belirlenir. Sadece yetenek yetmez aynı zamanda strateji oluşturmak lazım. Liderlikten, liderlik markasına geçiyoruz. Liderlik kodları şunlar :

-Human Capital Developer

-Strategist

-Talent Manager

-Executor

İK’cıların rolü liderliğin yönünü gerekirse uyararak düzeltmek.”

*** Allan Freed, RBL Group Başkanı, Prof.Dave Ulrich ile İK’nın geleceği ve yeni İK yetkinlikleri üzerine çalışıyor. Değer konusundaki yorumuna diyecek tek laf yok. Değer karşı taraf, tarafından size ve/veya yaptığınız işe atfedilir. Yeteneğin önemini her zaman savunan bir ik’cı olarak aynı zamanda varolan yeteneğinizi her zaman geliştirmeniz ve üstüne düşmeniz sizi daha çok ilerletecektir. Yani yeteneğiniz ve aynı zamanda onu yönetip yönlendirebilecek bir stratejiniz olmalı. Bu aynı zamanda İK departmanları için de geçerli. Bunu hem kişisel olarak hem kurumsal olarak yontabiliriz. İK’nın yetenekleri keşfetmesi veya bulması bir şey değiştirmez, bir vizyon çerçevesinde doğru yönetip yönlendirmediği sürece.

Serra Titiz: “İş dünyasının yeni jargonları: Etiklik, Şeffaflık, Hesap verebilirlik, Bağlantılılık, Etik Ticaret, İnovasyon, Çevreye Saygı, İnsan Hk.Uyum, Çalışana Saygı, Paydaş Katılımı, İnovasyon, Topluma Yatırım, Sosyal Medya”

İşveren Markası Uygulamalarında Sosyal Medya kullanımları ve Sosyal Medya’ya bakış açıları ile Siemens, Pepsi Co.Türkiye ve STFA’yı dinledik.

Selda Kalleci (Pepsi Co.): “2011’de işveren markası çalışmalarımızı yaptık. 5 yıllık stratejiler şekilde belirledik. Sosyal medyada varız. Ancak sosyal medyada olmak için olmamak lazım. Biz Facebook’ta ve LınkedIn’de varız. Takipçilerimizin %30’unun bağlılığı var.

Nurer Yüksel (Siemens) : “Facebook’ta ve LınkedIn’de grubumuz var. Amacımız adayı kendimize çekmek bir cazibe yaratmak. Sosyal platformalarda kendinizi anlatmazsanız o platform zaten sizi konuşuyor. Sanal ortamlardan çalışmaya devam edeceğiz yakında ofislerimizi kaldırıyoruz.”

Arzu Poçan (STFA) : Bizim sosyal medya kullanımında bir amacımız vardı. Çalışanlarımızı takip etmek, potansiyel adaylara ulaşmak, şirket olarak ulaşılabilir olmak ve Türkiye’de marka bilinirliğini artırmak. Sosyal Medya kullanarak pozisyon kapama hızımız arttı. İşe alım maliyetlerimizi neredeyse %50 azalttık.

*** Her üç yöneticinin de söyledikleri sosyal medya etkisini hala görmeyen/göremeyen bir çok şirket için çok dikkat çekici olmalı diye düşünüyorum. Sosyal Medya kullanımını kaliteli ve sağlıklı bir akışa oturtan firmaların (-bu efekti iyi yönetebilen firma İK’larının-) Arzu hn.’ın dediği gibi işe alım maliyetlerini azaltacaklarını ve reklam ve cazibe için bu mecradan çok güzel faydalanabileceklerini öngörüyorum. Yoksa mesele şirket için kullanımda facebook ve linkedIn’i yasaklı site yapmak değil! Ayrıca facebook tamam belki bir nebze çünkü anında sohpet olasılığı var ancak LınkedIn’in şirketlerde kapalı site halinde olmasını çok komik buluyorum.

Murat Kolbaşı (Arzum Ceo) : “Kaptan köşkünde oturan kendine bakacak, sen kazan dairesinde çalışanı işten çıkarıyorsun. Müdürlerde, yöneticilerde kompleks olmaması lazım. İyi performanslı çalışanı kendine tehtid görenler var. Öyle bir zaman olabilir ki bir iş modelinde patrında yetersiz kalabilir. Benim de ekibimde benim eksiklerimi kapatan çok iyi çalışanlarımız var. 9 yönetim ilkem var. Bunlar;

-Bilgi/Donanım

-Kime ne fayda sağlayacak?

-İnanç/Motivasyon

-Kişisel Kontrol Noktalarım: Zaman Yönetimi, Temsil Yeteneği, Samimiyet

-Değişime Açık/Yenilikçi

-Eleştiri Paylaşımı

-Farkındalık

-Takım Çalışması/Sahiplenme

-İnsana Değer

Saide Kuzeyli : “Şirketler danışmanlık için para verir. Yanlış olan bir şeyleri söylediğim zaman ikisi saat o yanlışları savunurlar. Eee sen yanlış olan varsa onu söylemem için beni getirdin, onun için bana para veriyorsun, bunun için bana danışıyorsun. Neden yanlış olanları bana savunuyorsun. Patronda kompleks olmaması lazım. İnsana değer veriyoruz diyorlar, bir bakıyorsunuz 350 kişiyi işten çıkarıyorlar.”

*** Dinlediğim en mütevazi, en gerçek ve en samimi konuşmalardan biriydi. Murat beyin ve Saide hanımın içtenlik enerjileri tüm salona geçti. Söyledikleri ise kelimesi kelimesine doğruydu. Bu yazıyı okuyan herkes okurken aklından yaşadığı bazı anekdotları geçirecek eminim. Hele ki iyi bir elemanı sırf kendisine tehtid gördüğü, korktuğu ve sepetlemeye çalıştığı şirket örneklerinden (Benim yerime geçer mi? Geçse ne olur yahu adam/kadın? Kimse olduğu yere kazık çakmadı. Ama sen her şeyden korkuyorsan problem olan şirket değil, sensin!) yöneticilerden hayli gördüğümüz iş dünyasında gayet traji komik bir mevzu…:)

Bu konuda Bilgi Ünv.Rektörü Prof.Remzi Sanver’de şöyle dedi sunumunda;

“Gerçek bir usta ne zaman olunur? Kendinizi aşan başka bir usta yetiştirdiğiniz zaman..”

*** Yoruma bile gerek yok. Yorumsuz. Şu anda bir çoğu X kuşağından olan yöneticiye kapak olsun. Feyz olsun. Bir durup herkes kendine şöyle bir baksın sorsun bakalım: Ben kendimi aşan bir usta yetiştirdim mi? Yetiştirebiliyor muyum? Yoksa komplekslerim içinde boğuluyor muyum? Korkuyor muyum benden sonra gelenlerden?  Korkmayın bu arada, öcü değiliz. Sadece Y’yiz 🙂

Richard Wellnis : “Yeterince genç yetenek gelişmiyor. Türkiye yeteneklerini geliştirirse liderlik sıkıntısı çekmez. Liderlikten artık küresel bir liderlik bekleniyor. Dünyada bir yılda 50 milyon dolar harcanıyor lider yetiştirmek için. Liderlik kendi kendine doymuş durumda. Yetenek yönetimi, demokratik bir süreç değildir. Yüksek potansiyelli çalışanlara farklı yatırımlar yapmak lazım. Bir kişi performansı değerlendirildi diye gelişmez, değerlendirmenden sonra geliştirici adımlar atılmalı.”

*** R.Wellnis DDI Kd. Başkan Yardımcısı. Uzmanlık alanı liderlik gelişimi, çalışan bağlılığı ve yetenek yönetimi. Söylediği son cümleye ekstra dikkat. Çok ama çok önemli bir konu. Performans değerlendirme sistemlerinin İK’nın içinde eleştiri aldığı bir çok nokta için çok önemli.

Erkek egemen sektörde kadın yönetici olmak konusunda Farplast Ceo’su Ahu Serter ve CHP Bursa Mv. Sena Kaleli’yi dinledik.

Ahu Serter : “Bir kadın olgunlaştıkça sorulara verdiği cevaplar değişiyor. Kadınlık gücü, liderlik vasıflarıyla birleştiğinde çok iyi bir çeşitlilik çıkıyor. Danışmaki fikir sormak, yardım istemek kadınların en güzel yanı.”

Sena Kaleli : “Tarlada izi olmayanın, harmanda sözü olmaz. Erkekler daha sert ve acımasız bir ortam yaratıyorlar. Onlar yüzünden daha sert bir dünyada yaşamak zorunda kalıyoruz. Kadınlar süreç odaklı çalışıyor. Erkekler gol atmaya odaklı. Bu da onları süreçlerde kısırlaştırıyor. Kadınların birbirlerini yemesi düşük benlik algısının sonucu. Birbirlerini yok etmeye çalışan kadınlar veya erkekler, kendilerini yok ediyorlar. Erkeklerin kıyamet dediği şey kadınların ön plana çıkmasıdır. Değer verdiğiniz bir iş ortamında, değer göreceğinizi düşünecek olursak, değer görmediğiniz bir yerde/işte bulunmanızın hiçbir anlamı yoktur.”

*** Çok beğenerek dinlediğim, hayatın içinden en gerçek örneklerle dolu bir diğer oturumdu diyebilirim. Ahu Hn. ve Sena Hn.’da çok içten ve gerçeklerdi. Zorluklarıyla, doğallıklarıyla, hayatın kendisinden geliyorlardı. Öyle ki Sena hn. çok vurucu ve dobra ifadeler kullandı. Sıradan olmaktanda hiç olmamayı tercih ederim diyecek kadar aktivist bir kadın olduğu gayet belliydi. Kadınların, erkek egemen sektörlerde yaşadıkları zorlukları çok güzel aktardılar. Kadın yöneticiler olarak eksiklerimiz neler, fazlalıklarımız neler bunları bir kez daha anlamanıza neden oldular. Beynimizi resetlediler.

Son olarak ekleyebilirim ki; ancak her şeye ve herkese rağmen, insanların sadece diplomalardan sadece etiketlerden ve ünvanlardan oluşmadığını anladığımızda ve sistemlere matematik kadar sadece sözde kalmayan duygusal ve ruhsal zeka zerrecikleri serpiştirildiğinde gerçek insan kaynağı yönetimi yapılıyor olacaktır.

Kongre yoğunluğuyla, konuşmacılarıyla ve beyin açıcı fikirleriyle genel olarak verimli idi.

Yemekler oldukça lezzetliydi.

LKKSS’nin genel temizliği ve düzeni başarılı idi.

Türk kahvesi fikri müthişti. Çok iyi düşünülmüş. Sponsor firmaya tebrikler.

Ayrıca 2 gün boyunca bol bol tweet atmaya çalıştım. Umarım takip edenler için yararlı olabilmiştir.

Katılımcılar arasında varlar mıydı bilmiyorum ama gelecek seneye üniversitelerin öğrenci birliği başkanlarını veya ilgili üniversite kulüplerini de kongreye davet etmek güzel bir fikir olabilir. Bir öneri olarak vermiş olayım.

Gelecek seneye ayni şekilde hatta hem fikir hem uygulama süreçlerinde yardıma ihtiyaç duyulursa can-ı gönülden görüşmek üzere.

Şahsımı davet ettiğiniz için bir kez daha Teşekkürler Peryön…

p.s. Kongre resimlerime facebook sayfamdan ulaşabilirsiniz.Tıklayın.

Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz